NE SEN O’SUN NE DE O SEN

Köşe Yazarları - 06.10.2018 - 10:58

Yaşamak dediğin iddialı olmaktır. Sevmek ise adeta hodri meydan. Sevmek ama kimi? Benzemek ama kime? Yaradan, insanı yaratırken ona ruhundan üfledi. Yarattığı şeyin kendisine yaklaşmasını istediğinden… Sevmelerin en güzeline doyamasak da içimizde hep ukdeler vaveyla etti. Sevdiğine benzedin mi, diye sordu bam telinin tıngırtısı.

Sevgi; zaman, mekân, uzaklık tanımaz derler. Peki ya benzerlik tanır mı? Benzeme bundan nasibini ne kadar alır? Nasıl seviyoruz, neye benziyoruz büyük sorun.

Sevdiğine benziyorsan her halinle o’sun artık. Tarihine, sınırlardan arındırılmış coğrafyana, toprağına; en saf haliyle, dünde komşuna, dinde kardeşine ve nihayetinde sevmelerin en güzeline: Peygamberine. Dedik ya iddialı olmak. Bundan âlâ iddia mı olur? Cihan serverine benzemek…

Bilmeliyiz ki hakkını vererek yaşadığımız ne varsa en değerlisi, en kalıcısı o oluyor. O olduğumuzda ismimiz de gökkubede gönülden gönüle dolanıp duruyor, bu iyi. Bunu kim ya da kimler başardı, gün gibi karşımızda: Ayakları arza değmeyen Celaleddin Muhammed’i, Cuma namazında kefeniyle Alparslan’ı, Kudüs’ün sarsılmaz surları sultan Selahaddin’i, içinde dünya olmayan Yunus Emre’si dünyanın içinde, Bizans surlarının dibinde Sultan Fatih’i Ensar’ın ışığını pençeleriyle azad eden Mimar Sinan’ı, Cennet mekan Abdülhamid Han’ı, Musab bin Umeyr’i; Resulallah’ın emaneti İslam sancağını teslim alan, vucudu yara bere içinde kesilmiş kollarıyla emanetini son nefesine saran…

Böyle sürüp gidiyor, sevip geçiyoruz ve genelde benzemeyi unutarak. İşte tam o noktada kaybedenler kulübüne adımızı altın harflerle yazdırıyoruz. Bizler kostüm partilerine gider gibi ortalıklarda dolanıyoruz. Şekilden şekile girip rol kesiyoruz. Daha acısı; adımız Ahmet, Mehmet görünüşümüz, halimiz tavrımız, duruşumuz mecnun… Gazetelerde, televizyonlarda vs. mecralarda karşımıza çıkan haberlerle çılgına dönüyor, oturduğumuz yerde zalimi yerle bir ediyoruz. Katil İsrail, terörist Amerika, ikiyüzlü Avrupa durmadan haykırıyoruz. Biz olsaydık şöyle olurdu, şunları yapardık, dünyaya nizam verirdik falan filan geçelim. Onlara da kızmayalım, kızıyorsak kendimize çünkü onlar kendi fıtratlarının gereğini en güzel vaziyette, tarihi birikimleriyle kademe kademe emellerini yüceltirken biz neden onlara ateş püskürüyoruz. Yüzyıllara sığmayan devasa bir biz dururken neden? Kimdin, neye dönüştün onun muhasebesini yapmaya bak. Nihayetinde bize lazım olan eskimiş, köhnemiş şeyler

değil kadim olandır. Eski olan kullanılmayandır, kullanılmayan yok olmaya mahkûmdur. Bize kadim bir şeyler gerekli kökleri olan, gölgesi arzı kaplayan. Neydi o başlangıç ondan…

Köşe Yazarları Hükümlüler, Denetimli Serbestlik Uygulması İle Kamu Yararına Çalışabilecekler

Köşe Yazarları Türkiye’nin En Lezzetli Ay Çekirdeği, Aksaray’ın Bereketli Topraklarından

Köşe Yazarları 4. Geleneksel Sünnet Şöleni Cumartesi Günü Başlıyor

Köşe Yazarları Aksaray Belediyesi 1350 Çiftin Nikah Akdini Gerçekleştirdi

Köşe Yazarları Etiyopya Büyükelçisi, Aksaray Belediye Başkanını Ziyaret Etti

Köşe Yazarları Aksaraylı Çocuklar PONY Atlarıyla Buluşacak

Köşe Yazarları Azmi Milli Müzesi 100. Yılına ulaştı

Köşe Yazarları Aktürk’ten Taziye Teşekkürü

Köşe Yazarları Kaya oyma odasında 100-150 yıllık eşyaları sergiliyor

Köşe Yazarları Fatih Millet Bahçesi Kültürel Bir Etkinliğe Kapılarını Aralıyor

Yasal Uyarı : Kaynak gösterilerek dahi abone olmadan kısmen veya tamamen kullanılamaz... Birlik Haber Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır - 2021